Mimar Cevat Ülger ölümünün 33. Yıl dönümünde anılıyor. Birçok çizerin üstadı olarak gösterilen Cevat Ülger’i Çoğu insan Milli Gazete’deki “Karamemedler”i ile tanıdı.
Birçok çizerin üstadı olarak gösterilen Cevat Ülger, bir çizer olmanın yanında mimar, klasik ve batı müziğini bilen, çocuk psikolojisini derinliğine nüfuz etmiş; mühendislikten makineye, çocuk oyuncaklarından halı dokumaya kadar birçok şeyle aynı anda ilgilenmiş çok yönlü bir kişilikti.
15 Mayıs 1933’te Eskişehir’de doğan Cevat Ülger, İlk ve Orta öğrenimini doğduğu şehir olan Eskişehir’de tamamladı. Bolu öğretmen okulunu bitirdikten sonra Ankara Gazi Eğitim Enstitüsü Resim Bölümü’nden mezun olup, Vatani görevini İstanbul Hadımköy, Artvin Şavşat ve Ankara Polatlı Topçu Okulu’nda yedek subay olarak tamamlayan Cevat Ülger, 1956 yılında Malatya Atatürk Lisesi’nde resim öğretmeni olarak iş hayatına atıldı.
Malatya Atatürk Lisesi’ndeki öğretmenlik yıllarında çocukluk döneminde geliştirdiği (makara, kibrit Kutusu, ilaç şişeleri, çam kozalakları, gazoz kapakları, elbise düğmeleri, tel, çivi, …gibi lüzumsuz artık eşyalardan) oyuncak maketlerini resmedip, yapılış şekillerinin grafik çizimlerini hazırladı ve güçlü hayal dünyasında ürettiği masallara uyarlayarak 1957 yılında ilk eseri olan “Oyuncak Masalları” isimli kitabını yayınladı.
Bu arada çocuk yaşlardan itibaren içinde büyüttüğü bilime ve sanata karşı olan iştiyakı, Malatya’daki öğretmenlik günlerinde su yüzüne çıkarak yeni eserler ortaya koymak şeklinde tezahür etmeye başlar. Öncelikle tanıştığı Malatya’nın önde gelen fikir odaklarından olan Said Çekmegil’in “Siyaset Anlayışımız, Ahlak Anlayışımız, İman Anlayışımız, Diyalektik Reçeteler, Gelenek ve Gelenekçilik, Çağ Dışı, Vahye Göre Büyük Zulüm, İnsanlık Anlayışımız, Dünya İslam Devleti, Kur’an’a Muhatap Olmak ve Engelleri, Nasih – Mensuh Masumiyet ve Recm, İslâm’ın Gerçeği, Düşünceler Düşledim…” gibi eserlerinin kitap kapaklarının yanı sıra, M.Ziya Ünsel’in “Mutlu Güney, Limon Ağacı, Yeşil Malatya…” gibi kitap kapaklarının tasarımlarını yapar.
1959 Yılına kadar süren Malatya çalışma döneminden sonra Eskişehir’in
Mihallıççık İlçesi Lisesi’ne resim ve sanat tarihi öğretmeni olarak tayini çıkan Cevat Ülger, burada öğretmenliğinin yanı sıra sanatsal faaliyetlerini de arttırarak sürdürdü.
Evinde oluşturduğu bir halı tezgâhında eşi Türkan Hanımla birlikte tasarımlarını halıya resmetti ve günümüzde modern desenli halılar olarak piyasaya sürülen ancak geleneksel halı desenlerinin yok olmakla yüz yüze bırakıldığı tarzı elli yıl önce geliştirip yer halısı değil duvar halısı düşüncesiyle gerçekleştirdi.
Mihallıççık’ta çocukluktan beri yol arkadaşı olarak seçtiği yoldaşı, gönüldaşı yine kendisi gibi resim öğretmeni Mustafa Kırkımcı ile resim çalışmalarını sürdürdü. Eskişehir Kanatlı İşhanı’nda birlikte açtıkları resim atölyesinde hazırladıkları tablolardan ve dokuduğu halılardan oluşan ilk kişisel resim sergisini İstanbul Taksim Sanat Galerisi’nde açtı.
Döneminde çok ses getiren bu sergi ile ilgili sanat çevrelerinde özellikle Cumhuriyet ve Akşam Gazetelerinde birçok makaleler yayınlandı. (Mustafa Kırkımcı 1961 yılında elim bir kaza sonucu Hakk’ın rahmetine kavuştu. Bu tarihten sonra Cevat Ülger sanat yolculuğunu yine yalnız devam ettirmek zorunda kaldı.) Daha sonra Eskişehir’de birçok vitray, rölyef, soyut heykel, tezyinat, tefrişat, mağaza dekorasyonu, vitrin düzenleme uygulamaları yaptı. Örneklemek gerekirse Eskişehir Asarcıklı Mahmut Caddesindeki Site Apartmanının mozaik malzeme kullanılarak yapılan iç ve dış duvar rölyefleri ve bir heykel tarzındaki tunç malzeme kullanılarak yapılan kapı kolları. Köprübaşı’nda Belediye’nin karşısındaki dört katlı dershanenin merdiven aydınlatma Vitrayları. Yalın olarak tek başına yaptığı eserler oldu.
Bilimsel çalışmalarının yanı sıra mimari çalışmalarını da aralıksız olarak artan bir ivme ile sürdüren Cevat Ülger 1966 yılında Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Ankara Kocatepe’de yaptırılacak olan bir cami için proje yarışması düzenledi. Cevat Ülger bu yarışmaya Ankara’ya İslam Türk Kültürü’nü remz edecek Osmanlı Mimari Tarzı’nın modern malzemelerin kullanımıyla geliştirilerek günümüze uyarlanması temel fikrinden hareketle katıldı. Ama bilmiyordu ki yarışmanın düzmece, göz boyama olduğunu. Bu da adet yerini bulsun yarışmalarından biriydi. 1.’si, 2.’si, 3.’sü hatta mansiyon ödülleri dahi önceden dağıtılmış, sonucu baştan belli olan yarışmalardan. Çünkü bu proje Mimar Fatin Uluengin’e, Pakistan İslamabad’taki ve Fas Rabat’taki Kral Hasan Camii’leri Vedat Dalokay’a paylaştırılmıştı.
Daha sonra Eskişehir’de Reşadiye Camii’nin proje ve proje’nin tatbiki çalışmalarına başladı. Bu camii’nin tüm detay projeleriyle bizzat tek tek ilgilendi.
Cevat Ülger, 1970’li yılların başında Kayseri Kalesi’nin Bitişiğindeki Eski İki Kapılı Camii’nin yerine inşa edilen Refik Bürüngüz Camii’nin projelendirme proje tatbiki işine başladı. Burada Eskişehir’deki ortama nispetle çok daha kolay ve güzel bir ortamla karşı karşıya kaldı. Çünkü burada muhatabı idare heyeti değil, bir tek şahıstı. Bu eserini de aynı Eskişehir Reşadiye Camii’nde olduğu gibi tek tek, nakış nakış işledi ve gerçekten muhteşem bir eser çıktı ortaya. Bu eserin yapımı sürerken İstanbul’un Küçüksu Semti’nde de Hacı Zihni Gürler adına Koca Sinan’ın Üsküdar Şemsipaşa diğer adıyla Kuşkonmaz Camii’ne nazire yaparcasına biblovari küçücük bir şaheser koydu ortaya.
1967’lerin sonunda aktif mücadelesi sebebiyle öğretmenlikten ihraç edilen Cevat Ülger 1968 yılında İstanbul’a taşındı ve mücadelesine kaldığı yerden devam etti. Bunca yıl sürdürdüğü bütün mimari çalışmalarının önüne diploması olmadığı için projelerine atamadığı resmi imzalar ket çekiyordu. Bunun üzerine 1969 yılında Devlet Güzel Sanatlar Akademisi Mimarlık Yüksek Okulu’nun gece bölümüne kaydını yaptırdı ve 1974 yılında bu okuldan 1.’likle mezun oldu.
6 Eylül 1977’de Hakk’ın rahmetine kavuşan Mimar Cevat Ülger’i (Karamehmetler) rahmetle anıyoruz…
Haber 10