Mezhep Çatışması

Geçmişte medreselerimizin ilim ve fende ne büyük âlimler, bilim adamları yetiştirdiği bilinen bir gerçek. Hemen hemen tüm icatların kaynağı bu medreselerde yetişen ilim adamlarına aittir. Diğer İslâmi ilimlerde yetişen âlimleri ve eserlerini söylemeye bile gerek yok.

Şimdi bu türden medreselere dönüş mümkün mü diye soracak olursak şahsi kanaatim mümkün görülmüyor. Şöyle ki Osmanlıca has Türkçe olduğu halde, bugün Osmanlı eserlerini okuyup anlayabilmemiz için yükseköğrenimden sonra en az on sene ciddi eğitim almamız gerekiyor. Bir yazarın dediği gibi, “ecdadının yazılı eserlerinin bulunduğu kütüphaneye girip de bir cümle anlamadan çıkan” garip ve aşağı bir eğitim tezgâhından geçen Müslümanlar topluluğuyuz.

Artık Mimar Sinan gibi eserler vermemiz bir hayal fakat çağdaş Mimar Sinan diyebileceğimiz rahmetli Mimar Cevat Ülger gibi eskinin mimari özelliğiyle, çağın malzeme ve tekniklerini birleştirmek mümkün. (Mimar Cevat Ülger ise projelerini her yönüyle klasik özelliklere sahip olarak hazırladığı Kayseri’de Bürüngüz, Eskişehir’de Reşadiye ve Tepebaşı camileriyle İstanbul’daki Küçüksu camilerinde aynı zamanda ananevî-geleneksel inşa tekniklerini kullanmış, detaylarda ise sağlamlık ve ekonomik olma gibi özellikleri sebebiyle çağdaş malzeme ve tekniklerden de faydalanmıştır.)

OŞu anda var olan medreselerle eski medreseleri kıyasladığımızda ve bugünün Müslümanlarının eğitim tercihlerine baktığımızda, Müslümanların yapacağı özel okulların daha farklı olması gerektiği gerçeği kendini gösteriyor.

Meselâ 1986’dan beri faaliyet gösteren Fatih Medreselerinin eğitim şekli ve öğrettikleri her Müslümanın kabulüdür. İstek ve şikâyetlerinin arasında devletin kendilerine imkân vermemesi, halkın itibar etmemesi. Bu gerçeği Mahmut Ustaosmanoğlu Hocaefendi şu veciz sözleriyle ifade etmişler; “Gezdiğimiz yerlerde talebe var, medrese yok. Milyarlar başka yerlere gidiyor, ama medreseye yok…”

Devlet imkân verse de Müslüman halkın çoğu şu anda mevcut olan medreseleri tercih etmeyecektir. Dini bilgilere, Kur’an eğitimine önem vermediğinden değil, tercih alışkanlılıklarından dolayıdır. Yıllardır en ince telkin vasıtalarıyla işlene işlene oluşmuş bir “tercih alışkanlığı” söz konusu.

HYıllardır kendisinin mahrum bırakıldığı İslâm ahlâkından çocuklarını mahrum bırakmama isteği ve ben okuyamadım çocuğum okusun isteğinin kıvamlaştığı “tercih alışkanlığı” gözardı edilmeyecek kadar önemlidir.

Müslüman halk, çocuğunun dini bilgiler almasını ama aynı zamanda bir meslek sahibi olmasını istiyor. Bir zamanlar sadece Konya’da her sene binlerce kayıt yaptıran İmam Hatip Liselerine katsayı zulmü geldiğinde çocuğunu İ.H.Lisesinden alıp açık liseye kaydettirenlerin başında, bu okullarda dini öğreten (İstisnalar müstesna) meslek dersi öğretmenleriydi. Dinini de öğrensin diyen hüslüman veliler, çocuklarını bu okullardan alıverdiler. Sonra bu okullar öğrencisizlikten kapanacak duruma geliverdi. Bu okulları tercih edende sonra çocuğunu bu okullardan alanda aynı müslüman.

İnsan alışkanlıklarının esiridir. Müslüman halkın bu tercih alışkanlığını gözardı eden her eğitim projesi (Allah en iyisini bilir.) yerinde saymaya mahkum olur.

Allah’ın Resûlü’yle temeli atılmış, zaman içinde döne dolaşa Selçuklu ve Osmanlıda medreseleşmiş, kök duygu-ana fikir diyeceğimiz irfanın, modern öğretme teknikleriyle çocuklarımıza öğretilmesi meselesi… Bir müslüman olarak bu mesele, sizin de meseleniz mi bilemem…

Eğer meselenizse öncelikle Medrese ismini değiştirmekle işe başlamak gerekiyor. Çünkü müslüman anadolu insanına 80-90 yıllık süreçte, her vesileyle Medreseler olumsuz yönde telkin edilmiştir. İçinde orta ve yüksek öğrenimi de barındıran “Külliye” ismi halkımıza daha sıcak gelecektir.

Hacıbekir lokumu un, şeker ve yağdan ibaret. Malzeme kolay kıvamı tutturabilmek ustalık işi. Allah’ın Resûlü’nden devraldığımız irfanın, halkın alışkanlıklarına da cevap verecek şekilde kıvamlaştırılması, söylemesi kolay uygulaması imkan, istek ve ustaya kalmış.

IQ sisteminin belli zekaya sahip öğrencileri zeki diğer öğrencileri ıskartaya ayıran eğitim anlayışından kurtulmamızın zamanı gelmiştir artık. Bu gün gelinen nokta, tembel, geri zekalı, beceriksiz öğrenci olamayacağı, sadece hangi zeka ve yeteneğe sahip olduğu bilemediğimiz için başarısız olan öğrenci vardır, şeklindedir. Unutmayalım Allah hiçbir insanı boş olarak yaratmaz. Siz onları yanlış eğiterek boşa, ıskartaya çıkarırsınız…

Ali ERUYAR
31 Ağustos 2013

Posted in Hakkında Yazılanlar, Haberler ve Söylenenler
Yorum Yaz